Cumhuriyetin 100. yılını 2 gün önce kutladık. Kutladık, diyorum. Ne merkezi hükümet yeterince kutladı, ne de yerel yönetimlerin sınırlı imkanları büyük kutlamalara yetti. Kutlayan hala Cumhuriyet'i önemseyen, Cumhuriyet'e değer veren Türkiye halkı oldu.
Hükümetin duyarsızlığına rağmen, Türkiye Halkı topluca sokağa inerek, evlerine, iş yerlerine bayrak asarak, coşkulu ve heyecanlı bir şekilde kutlayarak Cumhuriyet'e sahip çıktığını, bundan sonra da sahip çıkacağını ortaya koymuştur.
AKP iktidarının tek kutlama programı Vahdettin Köşkü'nden Donanmayı selamlamasıdır. Aslında Türk Donanması'nın Vahdettin Köşkü'nü selamlamasıdır. Boğaz'ın sıfırında denizin dibinde Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamını kaybettiği ve son günlerini yaşadığı Dolmabahçe Sarayı varken, denizden oldukça uzakta bulunan Vahdettin Köşkü'nün tercih edilmesi elbette anlamlıdır.
Vahdettin, Osmanlı İmparatorluğu'nun batışını noktalayan son padişahtır. Padişah iken ülkeyi işgal eden emperyalistlere karşı kurtuluş mücadelesi veren Mustafa Kemal Atatürk'ün idamını onaylayan, ülkeyi o halde bırakarak İngiliz gemisiyle ülkeyi işgal eden emperyalistlerin yardımıyla ülkeden kaçan bir padişahtır. Yani ülkeye ihanet eden, Türk donanmasını mağlubiyete sürükleyerek esir veren Vahdettin, Donanmaya selamlatılmıştır. Öteden beri her fırsatta yıpratma zincirine somut bir adım daha eklenerek, Cumhuriyet yeniden örselenmiştir.
CUMHURİYET HALK PARTİSİ YIPRATILIYOR MU?
Kazanacağız, kazandık beklentilerinin ve motivasyonunun pik yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimleri kazanılamayınca CHP içinde değişim adı altında başlatılan hamlenin, aslında özündeki amaçın, esaslı bir değişim olmadığı, "o gitsin, biz gelelim"den ibaret olduğu daha sonra anlaşılmıştır.
Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Mücadelesi, inanmışlığı, dürüstlüğü ve Sosyal Demokrasi anlayışı konusunda defosu olmayan, esasen teslim aldığında CHP'nin yüzde 18 olan oyunu yüzde 26'ların üstüne çıkarmış bir liderdir. Kazanılmış bir seçimi, onun dahil olmadığı bir operasyonla kaybettirilmiştir. Bu operasyonun başında Meral Akşener vardır. Seçimi kazanmak için oluşturulan oy potansiyelini ani bir masa hamlesiyle kırmış, seçimi kaybettirmiştir.
Seçimden sonra aynı yıpratma operasyonu CHP içinde başlatılmıştır. Esasen CHP'nin seçim stratejisi ve belirleme komisyonlarının içinde olanlar, geri dönüp yaptıkları eksiklikleri Genel Başkanın üstüne yıkarak değişim adı altında yıpratma operasyonuna girmişlerdir. Bu girişim, hem CHP düşmanlığı ile ünlü Havuz Medyası tarafından, hem de yayın hayatı Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olan CHP'nin önemli katılısı ile ayakta kalan bazı muhalif televizyonların da katkısı ile sürmüştür.
Yıpratılan CHP Genel Başkanı değildir. Genel Başkan üzerinden CHP politikaları ve kurumsal yapısı yıpratılmaktadır. CHP'nin İl Kongrelerinde Genel Başkan adayı olma düşüncesi olan Özgür Özel'in Partinin Grup Başkanlığı misyonunu seçim avantajı sağlamak için kullanarak özel statü ile konuşma yapması, Genel Başkanı ve Parti yöneticilerini eleştirmesi ve suçlaması, Cumhuriyet Halk Partisi'nin geleneklerinde yoktur. Genel Başkan, parti barışını korumak ve katkı sunmak için hiçbir İl Kongresine katılmadığı halde, Genel Başkanlığa aday olmayı düşünenler hakkında bir tek olumsuz cümle kurmadığı halde, her İl Kongresine katılıp, İl örgütlerini tek tek dolaşarak Genel Başkanı ve kendisinin de göbeğinde olduğu parti politikalarını acımasızca eleştiren, parti barışına zarar veren sayın Özgür Özel'in CHP'nin Genel Başkanı ağırlığını taşıyamayacağı, kongreden sonra seçilse bile parti içi barışı sağlayamayacağı açık olarak ortaya çıkmıştır.
Tüm İl Kongrelerine katıldığı, kanal kanal dolaştırılarak destek verildiği hal
de hala kongre delegelerine kendini kabul ettiremeyen birisinin CHP gibi bir partiyi yönetme olanağı yoktur. Bırakınız bugüne kadar klişe haline gelmiş aynı cümleleri tekrar ederek Genel Başkanı ve partiyi yıpratma hamlesini, Genel Başkanın esas yenileşmeyi kendisinin yapacağını, birikimli, Sosyal Demokrasinin ilkelerine sahip çıkacak birine Genel Başkanlığı devretmek istediğini ifade etmesi üzerinden Özgür Özel'in çıkışı bardağı taşıran son damla olmuştur. Genel Başkanın bu konuşması üzerinden padişahlık vurgusu yaparak, sanki Genel başkan seçimsiz genel başkanlığı devredecekmiş intibası yaratarak maksadını aşan eleştirisi tepki almıştır.
Herkes bilir, Özgür Özel de bilir ki CHP'de seçimsiz Genel Başkan seçilmez, bu söylemden padişahın veliaht ataması çıkmaz. Zaten Kemal Kılıçdaroğlu da böyle bir kimlik değildir. Bu söylem, şu anlama gelir: Bugün aday olanlar taban desteğine ve CHP'yi yönetme yeterliliğine sahip olmadığı oluşturulamayan delege ve taban desteğinden bellidir. Delegenin, CHP üyelerinin hatta Türkiye halkının güveneceği, birikimli bir sosyal demokrat lideri hep birlikte bulup Kongre üyelerinin tam desteği ile seçme arzusudur. Bu cümle üzerine padişah yakıştırması Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir demokrata karşı hatta yönettiği CHP'ye haksızlıktır.