Bilgi çağındayız. Ama bilgiye ulaşmak her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Dijital dünyada bilgi kirliliği, gerçeği sahte bilgilerden ayırmayı imkânsız hale getiriyor. Yüzlerce farklı kaynaktan gelen çelişkili bilgiler, bireyleri şaşkın bir ruh haline sürüklüyor. Doğru bilgiye ulaşmak, adeta samanlıkta iğne aramak gibi bir şeye dönüşmüş durumda!...
Sosyal medyaya atılan her adım, sıradan bir eylemin ötesinde. Bazen trajik, bazen tehlikeli bir gösteriye dönüşüyor. Kafasına kamera takıp sokaklarda sağa sola saldıranlar... Bir video uğruna kendini yakanlar... Beğeni için hayatını riske atanlar...
Gerçeklik ve hayal, burada tehlikeli bir karışıma dönüşmüş durumda.
Ve bir de yalan haber meselesi var... Yalan haberlere göz yummak, toplumu uçuruma itmekle eşdeğer. Birkaç yalan tweet, milyonları sokağa döküyor. Gezi olayları... Pandemi günleri... Seçim arifeleri... Sahte bilgiler öyle hızla yayıldı ki, gerçeği bulmak imkânsızlaştı. Şehirlerin, hatta ülkelerin kaderi, bu yalanlarla değişti.
Platon'un dediği gibi: "Bilgisizlik, ruhun hastalığıdır." Bugün bu hastalık, sosyal medya aracılığıyla yayılıyor...
Ve Meta... Meta, yeni bir karar aldı: Facebook ve Instagram'da uzman doğrulama süreçlerini rafa kaldırdı. Yerine, X'teki “Topluluk Notları” sistemini getirdi.
Gerekçe mi? “İfade özgürlüğü!”
İfade özgürlüğü... Ama hangi bedelle?
Meta’nın bu kararı, yeni bir bilgi karmaşasının fitilini ateşleyecek. Artık kimse paylaşımların doğruluğunu sorgulamayacak. Algoritmalar, gerçeğin sesi yerine yalanın çığlığını yüceltecek.
Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Gerçeği saklayanlar, sadece gerçeği yıkmaz, adaleti de yok eder.”
Meta'nın yaptığı tam da budur!
Sistemi uzmanların elinden alıp manipülatörlere teslim ediyor.
Artık gerçeğin ne olduğuna, daha fazla gürültü çıkaranlar karar verecek!
Sonuç belli: Gerçeğin sesi kısılacak. Yalanın çığlığı artacak. Toplumun yarası büyüyerek derinleşecek.
Oysa sosyal medya platformlarının toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket etmesi bir lüks değil, zorunluluktur.