Cornell Üniversitesinden akademisyen iki sosyal psikolog David Dunning ve Justin Krueger, 45 üniversite öğrencisinden oluşan bir gruba bir deney çalışması yapıyorlar. Öğrencilere belirli bir sürede çözmeleri için bir test veriyorlar. Sınav sonunda, öğrencilere alacakları sonuçlarla ilgili tahminde bulunmalarını istiyorlar. Sonuçlar oldukça ilginç:
En başarısız öğrenciler, yani soruların sadece yüzde 10 ve daha azına doğru cevap verenler, 60 ve üzeri not olacaklarını ayrıca daha iyi günlerinde olsalardı bu notun 70-80 seviyesinde olabileceğine inandıklarını söylüyorlar.
En başarılı öğrenciler, yani soruların yüzde 90 ve üzerine doğru cevap verenler ise 70 civarında not bekledikleri tahmininde bulunuyorlar. Bu grup tevazu sahibi öğrencilerden müteşekkil.
Bu ve benzeri birkaç çalışmanın neticesinde David Dunning ve Justin Krueger elde ettikleri bulguları şu şekilde sıralıyorlar:
- Niteliksiz insanlar, ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
- Niteliksiz insanlar, sahip oldukları az miktarda yeterlilik ve nitelikleri abartma eğilimindedir.
- Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan acizdirler.
- Niteliksiz insanlar belirli bir eğitim sürecinden geçirilirse geçmişte ne kadar niteliksiz olduklarının farkına varmaya başlarlar.
Deney yapılan öğrencilerden başarısızlar grubuna ait bulguların vahim örneklerini iş hayatından sanata, spordan siyasete kadar uzanan geniş bir yelpazede müşahede etmek mümkün.
“Yetersizlik + had bilmezlik” karışımı karşı koyulması zor bir itici güç halini alır ve kariyer açısından eksiyken artıya dönüşür. İşinde çok iyi, çok başarılı olduğuna inanan ‘yetersiz’ kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymaz. Tam tersi talip olduğu görevleri bir hak telakki eder ve bu işleri en iyi yapabilecek kişinin kendisi olduğu iddiasındadır.
Gerçekten bilgi, yetenek ve yeterlilik sahibi insanlar ise fazla mütevazi davranarak bir bakıma kendilerine haksızlık ederler. Öne çıkmazlar. Yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmazlar. Köşelerinde kıymetlerinin bilinmesini beklerler. Çoğu zaman bu durum üstleri tarafından bir kusur, bir ihtiras eksikliği olarak görülür ve hak ettiği taltif ile karşılanmayan bu kişilerde için için bir kırgınlık ve geri çekilme hali vuku bulur.
Sonuçta ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman her alanda daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır.
Bir yönüyle, Charles Darwin’in: ”Cehalet, bilgi sahibi olmaktan daha çok özgüvene sebep olur.” sözüyle desteklenebilecek, halk dilinde ise “cahil cesareti veya aptal dağında olmak” deyimleriyle karşılanabilecek Dunning-Krueger sendromu etkisinde sanattan siyasete, spordan iş hayatına, ülkemizi hatta yakın çevrenizi gözden geçirin yukarıda tanımlara uyan niteliksiz, haddini bilmeden her makama talip olan, kendini layık gören ‘kifayetsiz muhteris’ göreceğinizden şüphem yok.
Yerel seçimler yaklaşırken afişler, pankartlar, reklamlar her tarafta. Herkes bir yerlere aday. Bilmem anlatabildim mi?