İnsan ihtiyaçlarının artması ve insanın kendi kendisine yeterliliğinin azalması, hem insan topluluklarının iş bölümü ve uzmanlaşma şeklinde örgütlenmelerine hem de bu örgütlü toplulukların birbirleri ile iletişim ve etkileşimine zemin hazırlamıştır. Ticaret, bu etkileşimin en yoğun olduğu sahalardan bir tanesidir. Bu saha toplumlar arasında iktisadi olduğu kadar kültürel alışverişe de imkân sağlamıştır. Emin beldelerde, emin tüccarlarla, ya da güvensiz alanlarda güvenilmez kişilerle yapılan alışverişler farklı insan topluluklarının birbirine sempati ile ya da antipati ile bakmalarına sebep olmuştur. Uzak Asya da Endonezya, Malezya gibi ülkelerde İslam dininin yayılması kılıç zoru, fetih ya da misyonerlik çalışması ile değil bölge insanı ile ticaret yapan ahlaklı Müslüman tüccarlar eli ile olmuştur.
Ticaret güvenliği ile ilgili Aşıkpaşazade’den şöyle bir olay nakledilmiştir. Olay Osman Gazi döneminde geçmektedir:
“Birgün Bilecik’ten pazarcı kafirler gelmiş. Bu Bilecik’te kafirler iyi bardak yaparlarmış. Pazara yük ile satmaya getirmişler. Germiyanlının birisi bir bardak almış. Hiçbir şey vermemiş. Bu kafir gelmiş Osman Gazi’ye şikâyet etmiş. Osman Gazi de o kişiyi getirtmiş. Kafirin hakkını alıvermiş. Gayet iyi yasak etmiş ki asla Bilecik kafirini incitmeyeler. İş o dereceye varmış ki Bilecik kafirlerinin kadınları dahi gelirler, Eskişehir pazarında alışveriş eder, emniyet ve selametle giderlermiş. “
Geçmişten bugüne insanlar ürettikleri ürünleri satabilecekleri güvenli pazarlar ve bu malları güvenle taşıyabilecekleri ticaret yolları aramışlardır. Bu yolların geçtiği şehirler, ülkeler diğer yerlere nazaran daha bayındır, mamur yerler olmuş, halk buralarda refah içerisinde yaşamıştır.
Avcı-toplayıcı toplumdan bu tarafa insanoğlu ihtiyaç duyduğu şeyler için önceleri mübadele, sonraları altın, gümüş gibi değerli madenlerden yapılmış sikkeleri kullanarak, bir zamandan bu tarafa da değeri kanunla belirlenmiş para diye isimlendirilmiş kâğıt parçalarını alışveriş aracı olarak kullanmaktadır.
Bu haftaki yazımda konuyu burada noktalıyorum. Önümüzdeki hafta ‘değeri kanunla belirlenmiş’ bu kâğıt parçalarının hem uluslar üzerinde hem de bireysel ilişkilerde nasıl bir tahakküm aracına dönüştüğünü tartışmaya açacağız.
Görüşmek dileğiyle,
Esen kalın…